İnsan Nedir?
Düşünsel boyutta yazılar yazmak eğlencelidir. Kelimeleri seçmek ve aklından geçen kelimeleri yazıya aktarmak garip bir sevinç ve mutluluk verir. İç sesinle bütünleşmek ve olanları birebir yazmak huzurlu ve karmaşıktır da aslında … İhtiyacın varsa yazmalısın. Çünkü mutluluk yolunda bir terapi ile kendini keşfetme deneyimine şahit oldukça, daha da derinleşecek düşüncelerin ve kendini daha da sevecek veya kendinden daha da nefret edeceksin. Ama kalıcı eserler bırakmak için bu gereklidir . Her yazılan eser midir? diye sorgularsan, hayatına dair anlamlı veya anlamsız düşüncelerin aktarılması ve kalıcı hale getirilmesi birer eser olabilir.
Bu yüzden, “Bırak ya boşver sende kalsın düşüncelerin” derlerse dinleme kimseyi, iç sesine karşı gel ve aktar inatla…Harfler ve kelimeler bu yüzden varlar. Diller bu yüzden oluştular. Kalıcı hale getir kendini. Kimse okumasa da yaz, kendin için yaz sadece… Başkalarının söylemesine gerek olmadan da nefes aldığını asla unutma. Kalemin ve fikirlerin kadar güçlüsün bu hayatta.
Ruhun kelimelerle bütünleştikçe, içsel huzurun artacak ve gerçek Ben ’ e ulaşabileceksin. Bilimsel metadoloji ve araştırmaları bil, ama fikirlerinle büyü… Kalıplara takılıp kalmak yerine, sınırlarını zorla ve kendinle yarış, özellikle kendi sınırları içerisinde hapsolmuş olan, eğitimli aptal topluluğuna mensup kişiler ile uğraşmak, senin için boşa vakit kaybı, bunu sakın unutma…Dil dökmektense, onlarla hiç muhatap olma. İçi boş egolu insanları her daim gör ama aynı zamanda görmezden gel, … Silahını kuşan ve hazır ol her daim karşılarında. En büyük silahının “Bilgi” olduğunu unutma. Bilen insandan korkarlar ve tedirgin olur cahiller. Dikkat et ve gözlerine bakarak dinle ve konuş onlarla, Korkularının eşiğinin ne düzeyde olduğunu, gözlerinde gördükçe bu seni daha da güçlü kılacaktır.
Herkesi sevme, herkeste seni sevmeyecek bunu bil. Nefret edersen uzaklaş ve kaç oradan ama bazen de onların kaçmasını bekle. Dengesizlik içinde dengeli davran, tutarlı ol ve kendi içinde hesaplaş. Kendini tanı ve keşfetmeye çalış, sınırlarını zorla. Denemekten korkma, başarılı veya başarısız ol, düşsen de düştüğün yerden kalkmasını bildiğini sakın unutma. Yürümeyi öğrenmek için defalarca düştün ve düşürüldün… Bebekken özgür doğdun ve tutsaklığı sonradan öğrendin. Toplumun belirlediği dayatmalarla eğitildin ve hayata karşı dik durduğunu sanarak eğildin. Düşündüm diye nasıl düşünmemeyi ve herkesin yaptığı gibi yapmayı öğrenerek, diploma denen kağıt parçasıyla, toplum denen topluluğa dahil edildin.
Dünya denen bir kürenin içinde, geçmiş yaşamların oluşturduğu ve üzerinde ayrı sistemlerin yer aldığı kara parçalarında, doğduğun yere göre değiştirildin. Ve bu değişimin adına kültür dendi… Sen de ünvanların arkasına sığınan, milyarlarca insandan birisin, basit bir canlısın işin özünde… Ne olduğun çokta önemli değil. İnsan olduğun kadar varsın.
Ayrıca, saygınlık unsuru olarak, toplum tarafından mesleğin, adının önüne geçirilmiştir. Ve kazandığın parayla orantılı olarak, bey veya hanım etiketi ile toplum derecelendirmesinde üst sıralarda yer alma hazzıyla yanıp tutuşan, basit bir canlı olma gerçeğini de hiçbirşey değiştirmeyecektir.
“ Kısacası ne olursa olsun, temelinde herkes gibi iç dünyasında korkuları, üzüntüleri, kaygıları, sevinçleri, mutlulukları, hırsları olan, sevmek ve sevilmekten haz alan, dünya üzerinde aynı doğup, yaşadığı toplumun kurallarına göre uyumlaştırılma sürecine dahil edilen ve kendisine yapıştırılan etiketlerle varoluş sürecini tamamlayan, içinde bulunduğu sisteme uygun bir şekilde yaşamaya çalışan varlığa insan denir. ”