Steve Jobs Kimdir?

Steve Jobs’ın Hayatı ve Başarıları

Öncelikle Steve Jobs ‘un hayatına dair kısa bir özetini geçmek istiyorum. Kitabın ilk kısımlarında Steve Jobs ‘un doğumu ve evlatlık verilmesi ile ilgili genel bilgiler yer almaktadır. Verilen bilgilere göre Steve Jobs, 24 Şubat 1955 yılında Suriye asıllı bir babanın ve Amerikan asıllı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi.

Fakat bu kadersiz bebek daha doğar doğmaz, öz annesi tarafından bir yetimhaneye bırakıldı. Steve’in annesinin yetimhane yetkililerinden tek isteği ise, oğlunun zengin bir aileye evlatlık verilmesi ve onun yeni ailesi tarafından iyi bir eğitim almasının sağlanmasıydı. Kurum tarafından da, annesinin bu isteği gerçekleştirildi ve Steve için zengin bir aile bulundu. Fakat bu zengin aile de, kız çocuk istemesinden dolayı, Steve’i evlatlık aldıktan 1 hafta sonra istemeyerek, tekrar yetimhaneye geri teslim etti. Steve daha doğar doğmaz hayatının ikinci şanssızlığını yaşamıştı. Bunun üzerine Steve, uzun zamandan beri çocuk sahibi olmayı bekleyen, fakat maddi durumları çokta iyi olmayan, San Francisco’da yaşayan Paul ve Clara Jobs çiftine evlatlık olarak verildi. Steve’in öz annesi, oğlunun bu aileye evlatlık olarak verilmesine dair, oldukça karşı çıksa da, bu yeni ailenin Steve’i ne pahasına olursa olsun okutacakları sözünü vermeleriyle, gerekli evlatlık belgelerini imzalamayı sonunda kabul etti. Steve böylece yepyeni bir ailenin yanında, yepyeni bir hayata başlamış oldu.

Steve oldukça güzel bir çocukluk geçirdi.  Ailesi maddi durumları yettiğince Steve’in her istediğini yerine getirmek için uğraştı. Her zaman Steve’in arkasında destek oldu. Ve Jobs ailesi, her zaman Steve’e karşı açık sözlü davrandı. Hatta Steve, evlatlık olduğunu da küçük yaşta ailesinden öğrendi. Evlatlık olması sebebiyle, çocukluk yıllarında gerçek anne ve babasıyla ilgili, diğer çocuklardan birçok soruya maruz kaldı. Ancak Jobs bu sorulara da alışmıştı. Her fırsatta, önemli olan gerçek anne ve babanın yanında yaşamak değil, sıcak bir aile ortamında yaşamak olduğunu söylemekteydi.

Steve Jobs, çocukluk yıllarında oldukça hiperaktif bir yapıya sahipti. Sürekli merak halinde olan ve sorular soran bir çocuktu. Okulda da oldukça başarılıydı. Steve’in hocaları da, bu başarının farkına varmış ve derslerde diğer sınıf arkadaşlarına göre, daha üstün bir çocuk olduğu için, bir üst sınıfa atlatmışlardı. Steve derslerinin dışında özellikle elektronik aletlere karşıda oldukça ilgiliydi. Bu merakı ona biraz da babasından geçmişti. Steve’in babası, işi dışında ailesine ek gelir sağlamak için aynı zamanda hobisi de olan eski hurda araçları alıp, onarıp satıyordu. Steve’de bu süreçte genellikle babasına yardım ediyordu. Fakat zamanla asıl ilgisinin elektronik olduğunun farkına vardı. Babasının işi nedeniyle   “San Jose vadisi” ya da diğer ismi olan “Silikon Vadisi” yakınlarında oturdukları için, Jobs ailesinin komşularının çoğu da mühendisti. Çevresinden dolayı arkadaşları da, kendisi gibi elektroniğe ve teknolojiye ilgiliydi. Bu yüzden arkadaşlarıyla sık sık garajlarda toplanıp elektronik aletleri inceler ve kendilerince küçük projeler geliştirirlerdi.

Ortaokul yaşamı elektronik aletleri incelemekle ve araştırmakla geçen Steve Jobs ’un, lise hayatı da başarılarla geçti. 17 yaşında Homestead lisesini bitirdi ve ardından Reed üniversitesine başladı. Fakat Steve Jobs, ailesinin tüm bütçesini kendisi ve okul masrafları için harcadığının farkına varınca üniversiteyi terk etti. Ona göre, üniversiteye bir sürü para harcamaktansa, biran önce iş hayatına atılması ve para kazanması daha değerliydi. Bu düşüncelere sahipken, aynı yıllarda adaşı Steve Wozniak ile tanıştı. Aralarında yaptıkları fikir alışverişi sonucu ortak bazı çalışmaları oldu. Fakat ikisininde yaratıcı hayalleri olmasına, karşın maddi sıkıntıları vardı. Bu yüzden biraz para kazanmak için birlikte Atari şirketinde çalışmaya başladılar ve atarinin bir oyununu tasarladılar.

1976 yılında ise iki ortak olarak Jobs ailesinin garajında Apple şirketini kurdular. İlk üretimleri de Apple adında bir masaüstü bilgisayarı oldu. Bu bilgisayarda hayal ettikleri başarıya ulaşamadılar. Fakat kendilerini değerlendirme fırsatı, doğrularını ve yanlışlarını görme imkânı buldular. Bilgisayarın üretimi ve programlama gibi kısımlarıyla Steve Wozniak ilgilenirken, satış pazarlama çalışmalarını Steve Jobs yürütüyordu. Çalışmalarını hız kesmeden sürdüren ikili, 1977 yılında da Apple 2′yi piyasaya sürdü. Çok satan bu bilgisayar sayesinde epey bir üne kavuşan Apple şirketi 1980 yılının başlarında da şirket hisselerini halka açtı.

İstikrarlı büyümeye devam eden şirket 1984 yılında ise ilk grafik kullanıcı ara yüzlü bilgisayar olan Macintosh’u piyasaya sürdü. Şirket ilk önceleri iyi satış rakamlarına ulaşmasına rağmen, en büyük rakibi olan IBM’inde, aynı zamanda benzer özelliklere sahip bir PC’yi piyasaya sürmesiyle, Macintosh’un satış rakamların da ciddi kayıplar meydana geldi. Bu durumdan ağır darbe alan Apple şirketinin yönetim kurulu üyeleri ise, çözüm yolu olarak, şirketin başına tecrübeli profesyonel bir yöneticinin getirilmesini kararlaştırdı. Ve uzun uğraşlar sonucunda, Coca Cola şirketinden tecrübeli bir yöneticiyi, Apple şirketine transfer etmeyi başardı. Fakat bu seferde şirket içerisinde anlaşmazlıklar ve kutuplaşmalar meydana gelmeye başladı. Steve Jobs, çoğunlukla yöneticinin aldığı kararlara karşı çıkıyor ve kendi kararlarının uygulanması gerektiğini savunuyordu. Bu yüzden şirket yeniden güç kaybetmeye ve yanlış stratejiler izlemeye başladı. Yönetim Kurulu ise çözüm olarak yeniden toplandı ve oybirliğiyle Steve Jobs ‘u kendi kurduğu şirketinden atma kararı aldı. Steve Jobs bu durumu kendine yediremedi. Ve sinirinden sadece 1 tanesi dışında elindeki tüm Apple şirketi hisselerini sattı.

Bunun üzerine Jobs hiç vakit kaybetmeden, NeXT adında yeni bir bilgisayar şirketi kurdu ve donanımsal olarak çok güçlü bilgisayarlar üretmeye başladı. Ve ardından 1986 yılında da Edwin Catmull ile birlikte, kendisine önemli bir başarı ve maddi güç sağlayacak Pixar adında ki animasyon şirketini kurdu. NeXT şirketi sayesinde de önemli başarılar sağlayan Steve Jobs, özellikle geliştirdiği işletim sistemi ile Apple’ın ilgisini tekrar kendi üzerine çekmeyi başardı ve 1996 yılında NeXT şirketi, Apple tarafından 402 milyon dolara satın alındı ve böylece Steve Jobs tekrar kendi şirketine geri dönüş yaptı.

1996 yılından sonra daha da güçlenen Apple şirketi, yeni ürün ve yazılımlarıyla her geçen gün daha başarılı işler çıkardı. 2000 yılından sonra sırasıyla çıkardığı iPod, iPhone, ve iPad gibi ileri teknoloji ürünlerle tüm dünyada satış rekorları kırdı. Yüksek fiyatlı ürünleriyle artık Apple sadece gelişmiş bir üründen ibaret değil, aynı zamanda sahibine prestij kazandırması açısından da önemli bir markaydı. Piyasaya çıkacak her Apple ürününün ilk tanıtımını yapan Steve Jobs, sahip olduğu karizmatik duruşuyla, liderlik vasfıyla ve renkli kişiliğiyle bu süreç içerisinde kendini tüm Dünya’ya sevdirmeyi başardı. Fakat yakalandığı Pankreas Kanseri nedeniyle kötü günler geçiren Steve Jobs, hastalığa karşı verdiği 7 yıllık mücadeleden sonra maalesef 56 yaşında genç bir yaşta hayata gözlerini yumdu.

  • SONUÇ :

Kısaca, konu hakkında kişisel düşüncelerimi belirtecek olursam;  Steve Jobs ‘un hayatına dair önemli kesitleri içeren bu kitapta, ders olarak kendimize fayda sağlayabileceğimiz birçok olay ve hayat hikâyesini bulabiliriz. Öncelikle, Steve Jobs isminin zihnimde uyandırdığı ilk kelime başarı diyebilirim. Zorluklara karşı daima mücadele etmesi, hayallerinden ne olursa olsun vazgeçmemesi ve hedeflerine ulaşabilmek için çok çalışması, sonuç olarak onu başarıya ulaştırmıştır. Bunun yanında elbette şans faktörü de hepimizin hayatında önemli bir unsurdur.

Nerede doğduğumuz, nasıl bir çevrede yaşadığımız, arkadaşlarımız, dostlarımız ve en önemlisi de ailemiz bizleri yönlendiren ve şekillendiren diğer etkenlerdir. Herkesin içerisinde mutlaka bir alanda da olsa, yaratıcı bir potansiyelin ve yeteneğin var olduğuna inanıyorum. Fakat bu yaratıcılığın açığa çıkarılması konusunda iç ve dış etkenler çok önemlidir. Belki de şuana kadar kendimizde keşfetmediğimiz, fakat çok başarılı olma ihtimalimizin olduğu birçok konu, açığa çıkarılmak için bizleri bekliyor olabilir. Düşününce, her insanda değerli bir madendir aslında… Fakat değerli özelliklerimizi ortaya çıkarmak ve şekillendirmek, öncelikle ailemize ve eğitim hayatımız boyunca yanımızda yer alan öğretmenlerimizin desteğine bağlıdır. Steve Jobs ‘un hayatına baktığımızda da, değerli madeni ilk ortaya çıkaran ailesi olmuştur. Öğretmenleri de, Steve Jobs ’da yer alan bu değerli madenin, işlenmesini ve şekillenmesini sağlamışlardır. Her çocuğun çevresinde, bu şekilde ilgili ve yönlendirici öğretmenler yer almış olsaydı,  eminim insanlar yaşamlarından daha memnun ve mutlu olurlardı ve dünya da daha yaşanabilir ve güzel bir yer olurdu. Eğitim planlaması ve kariyer planlaması bu yüzden çok önemlidir. Bu iki unsuru da sistemli bir şekilde planlayamazsak, yaşamımız boyunca sürekli bir arayış içerisinde olma, keşke sözcüğü içeren bol cümleler kurma ve sonuç olarakta mutsuz ve depresif geçen bir hayata sahip olma olasılığımız yüksektir. Özellikle bizim kültürümüzde, çocukların eğitim planlamasını aile büyükleri yapmaktadır. Fakat sorun şu noktada ortaya çıkmaktadır. Aileler genellikle çocuklarının yetenekleri, istekleri doğrultusunda bir seçim değil, kendi isteklerine, değerlerine ve inançlarına uygun meslek seçimini, çocukları için uygun görmektedir. Durum böyle olunca da üniversiteden mezun olan gençlerin büyük bir çoğunluğu, aldıkları eğitimin dışında başka işlerle uğraşmakta ve mutluluğu, başarıyı başka işlerde aramaktadır. Tabi ülkenin ekonomik koşulları ve işverenlerin genç nüfusa sağladığı istihdam oranları da, bir ülkenin gelişmişliği açısından çok önemlidir.

Bizim ülkemizde genç nüfusun yoğun olması ve istihdam oranlarının düşük olmasından dolayı, bu durum gençler için yoğun bir rekabet ortamını da beraberinde getirmektedir. Daha ilkokul yıllarında başlayan yoğun sınav maratonu sebebiyle hem aileler, hem de çocuklar yoğun bir stres altına girmekte ve geleceğe yönelik, iyi bir meslek sahibi olma kaygıları çok erken yaşlarda başlamaktadır. En fazla iş açığının olduğu bölümler, popüler meslek haline gelmekte ve bundan dolayı da, bu meslek üzerine eğitim almak isteyen genç sayısı da haliyle artmaktadır. Hayalleri süsleyen bu meslekler nice zorluklardan geçilerek kazanılmakta, okunmakta ve bölümlerden mezun olunmaktadır. Tabi esas mesele de aslında bundan sonra başlamaktadır. İş arama sürecine geçilir. Şanslı olanlar bir iş bulur, fakat bulamayanlar ise sorun acaba ben de mi? sorgulamalarına başlar. Öğrencilik esnasında, iyi bir maaşla işe başlama, terfi olanakları, yönetici olma isteği gibi kurulan hayaller bir anda su yüzüne düşer. Gerçek tablo artık kişinin tam olarak karşısındadır. Çevresinde aynı bölümden mezun ve aynı işe talip birçok kişinin olduğunu, girdiği sınavlardan öğrenir. Ülkenin işsizlik oranları, seminerler, iş ilanları, sertifikalar ve sınavlar artık onun için daha önem arz etmektedir. Amaçları ve hayalleri de değişmiştir. Artık “Ben nasıl iş bulabilirim?” ve “Ben daha başka neler yapabilirim?” sorularını da kendi kendine sormaktadır. Ülkemizde, şirketlerin ücretsiz stajyer alımında bile, adayların birçok zorlu mülakattan geçirilerek işe alımın yapılması, aslında durumun ne kadar daha vahim olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır. İşte burada sabretmek, inanmak, çabalamak ve kişinin kendini mümkün olabildiğince geliştirmesi önem arz etmektedir. Artık sadece bir şey hakkında bilgi sahibi olmak değil, birçok şey hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir.

İsmail MURSALLI